Minicik Dimağlara “Atatürkçüyüz” diye diye Yabancı Dil Öğretimi!

Bu yazıyı, bir öğretmen olarak, meslektaşlarımın içinde bulunduğu düşünce yapısı karşısında duyduğum utanç duygusu içerisinde yazıyorum. Bir ülke düşününüz ki, bir öğretmen görünüşü düşününüz ki, bir veli bakışı düşününüz ki Anaokulunda 3 yaşından itibaren çocuklarına yabancı bir dil öğretmeyi çağdaşlık(!) olarak görsün! Gerçekte bu tür bir düşünce sistemi sömürge ülkelerde  (veya Cezayir örneği gibi eski sömürgelerde) olmaktadır! Bu durumlara şahit olan bu satırların yazarı, Kültür Emperyalizmi’nin bir milleti nasıl yozlaştırdığını görmüştür, öğretmenliğin ne hale geldiğine şahit olmuştur ve bu hadisenin acısıyla yüreği yanmaktadır! Öğretmenler odasında meslektaşlarının: “İngilizce çok yetersiz. Daha da arttırılmalı! Anaokulunda çok daha fazla öğretilmeli!…gibisinden sözlerini kulaklarına inanamayarak dinlemiştir.

Bu öğretmenler ki, aynı zamanda velidirler ve kendilerine bu milletin küçücük fertleri daha çok küçük yaşlarda emanet edilmiştir.

Bu öğretmenler ki Atatürk, yeni nesilleri eğitme görevini onlara bahşetmiştir!

Ufacık bir çocuğa kendi dilini, kendi kültürünü öğreneceği ve milletin bir bireyi olarak yetişeceği çağda, daha kendi öz dilini öğretmeden, İngilizce öğretmenin Çağdaşlık ve Atatürkçülük olarak görülmesi sosyal bir hastalığa işaret ettiği gibi, Atamızı da mezarında ters çevirir. Keza ulu önderimiz emperyalizmin her çeşidine karşı mücadeleye ömrünü hasretmiş ve milletine yol gösterici birçok inkılâp yapıp, birçok da uyarıcı söz bırakmıştır. Mustafa Kemal Paşa, günümüzde, Anaokulu sınıflarının duvarlarına, İngilizce öğretiyoruz! Diyerek örnek cümle kabilinden “Pentagon” yazıldığını görse ne düşünürdü! Herhalde, bilinçsiz de olsa, ABD propagandacılığı yapan ve Kültür Emperyalizmine hizmet eden öğretmenleri affedemez ve sınır dışı ederdi diye düşünüyorum!

İngilizce konuşmak, kendi dilini aşağı görmek; her tarafı İngilizce tabelalarla süsleyip, Türkçe tabelalara ilkel muamelesi yapmak; kendi adını İngilizce yazmaya özenmek (Dervish gibi) veya yarı Türkçe-İngilizce konuşmak televizyonlar yoluyla, gazeteler yoluyla, kitaplar (ne yazık ki Milli Eğitim kitapları da buna dahildir) yoluyla, kurslar yoluyla, markalar yoluyla sürdürülen bir Kültür Emperyalizmi politikasının ortaya çıkardığı hastalıklı sonuçlardır! Bu tür bireyler de her türlü milli şuur, refleks ve hassasiyetten arınmış, okumuş ama cehaletin çemberini kıramadığının farkına varamamış bilinçsiz insanlardır.

Bilinir ki milletler uzun asırlar önce aynı şartlar altında birleşen, aynı kaderi takip eden çeşitli kabilelerin karışması sonucu oluşmuşlardır. Tarih boyunca milletleri millet yapan ortak kültür unsurları ve yaşantılar var olagelmiştir. Bu unsurlar arasında örf, adet, dini inanış..vs. sayabiliriz. Ancak saydığımız bu üç unsura en önemlisi olarak ekleyeceğimiz bir dördüncü unsur varsa o da “DİL”dir. “Dil”, özellikle Türk Milleti gibi geniş coğrafyalara yayılmış bir millet için asli birleştirici kültür unsurudur. Keza M. Kemal Atatürk: “Türk demek dil demektir. Milletin çok bariz vasıflarından birisi dildir.” sözleriyle bu gerçeğe parmak basmaktadır.

Atatürk’ün amacı, Türkiye’yi, Anti Emperyalist olan Milliyetçi bir batı ülkesi haline getirmekti. Bütün inkılâplarının tek hedefi budur. Yani batı’ya gidilecektir, evet… Fakat Milli değerlerimizi koruyarak ve üstelik emperyalizme özenmeden…

Dünya üzerinde tam bağımsız olan ve kendi egemenliğini özenle koruyan bütün devletler dillerine özenle, kıskançlıkla sahip çıkarlar. Bu gibi ülkelerin Eğitim kurumlarında önce Ana Dil, sonra Milli Kültürün diğer unsurları öğretilir. Yabacı dil ise Yüksek Öğretimin ihtiyaç arz eden bölümlerinde öğretilir!

Bir Fransa’dan, bir Fransız kültüründen söz edebiliyorsak bu durum onların dillerine ve kültürlerine olan bağlılıklarının neticesidir.

Bir Fransız, diline sahip çıkar, bir İngiliz diline sahip çıkar ve her yerde konuşulmasını ister, tarihine ve eserlerine özenle sahip çıkar.

Fransız, kimliğini korur, kültürünü yayar! İngiliz, kimliğini korur ve kültürünü yayar! Shakspeare’i bilir ve okur. 

 Buna karşılık Türk, öz edebiyatına diline sahip çıkmaz, bir Kutadgu Bilig’in kimin eseri olduğunu, Yunus’u, Mevlana’yı, Orhun Abidelerini görmezden gelirse ve kendi diline, kültürüne, tarihine sahip çıkmazsa bu milletlerin sömürgesi olur! Açılımlara kurban gider!

Tarihini ve Kültürünü bilmeyen ve bu unsurlara sahip çıkmayan milletlerin coğrafyalarını başka milletler çizerler!

Benim sözüm burada bitiyor ve Ulu Önderimin sözleri başlıyor. Bu toplumu yetiştirmek vazifesini almış insanlar sorumluluklarının farkına varsınlar ve Atatürkçülüğün lafla değil icraatla olacağını bu sözleri okuduktan sonra ayırt edebilsinler!

 

Ulu Önderimizin Ders Niteliğindeki Tespitleri

“Biz Türk Milliyetçisiyiz, bilmeliyiz ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.”[1]

“Memleket ve millet hizmetlerinde baş olmak isteyenlerin ilham kaynağı, milletin hakiki hisleri ve emelleridir. Bizim anılmaya değer bir hareketimiz varsa, o da milletin duygu ve eğilimlerinde varlığına temas etmekten ibarettir. Her türlü muvaffakiyet sırrının, her nevi kuvvetin, kudretin hakiki kaynağının milletin kendisi olduğuna katimiz tamdır.”[2]

“Bir milletin ruhu zapt olunmadıkça o millete hâkim olmak imkânı yoktur.”[3]

“Biz, batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.”[4]

“Milletin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk Milleti’ndenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.” ( 1931 )

“Millî bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz.

Öyle istiyorum ki, Türk Dili bilim yöntemleriyle kurallarını ortaya koysun ve her dalda yazı yazanlar bütün terimleriyle çoğunluğun anlayabileceği güzel, ahenkli dilimizi kullansınlar.

En iyi müdafaa usulü taarruzdur. Şu halde dil alnında türemiş yabancılıklara saldıralım; ağacı bir defa silkeleyelim: Görelim hangi çürükler düşecek; kalan sağlamlar bakalım ne kadardır? Dökülmeyenler, özleri ve arınmışları bulununcaya kadar biraz daha işe yarayabilir; geçici olarak!

Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

“Türk Milleti’nin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır… Türk Dili Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlâkının, geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde korunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir.” ( 1929 )

“Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” ( 1930 )

“Türk Dili zengin, geniş bir dildir. Her kavramı ifadeye kabiliyeti vardır. Yalnız onun bütün varlıklarını aramak, bulmak, toplamak, onlar üzerinde işlemek lâzımdır. Türk Milleti’ni ve Türk Dili’ni medeniyet tarihinin ve kültür dillerinin dışında görmenin ne yaman bir yanlış olduğunu bütün dünyaya göstereceğiz.” ( 1930 )

Bütün okuyucularıma, herkesin vatanının, milletinin, bağımsızlığının değerini bildiği günler dilerim.

 

CAHİT ALPTEKİN

                                                                                                               28.08.2009

 


[1] Sadi Irmak, (1973): Atatürk Devrimleri Tarihi İdeoloji ve Tarih Açısından İnceleme, Fatih Yayınevi Matbaası, İstanbul, s. 20.

[2] H. Fethi Gözler, (1985): Atatürk İnkılâpları, İnkılâp Kitapevi, İstanbul, s. 48.

[3] Irmak, 1973: 20.

[4] Afet İnan, (1971), M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, s. 37.

Minicik Dimağlara “Atatürkçüyüz” diye diye Yabancı Dil Öğretimi!” üzerine 2 yorum

    1. Çok memnun oldum. Rahmetli Muharrem Ergin Hocamız gibi büyük bir değerimizin okuyucusu ve takipçisiyiz. Çok teşekkür ederim. Sizler gibi duyarlı insanlar olduğu sürece bizler cesaretle yazmaya devam edeceğiz.

      Beğen

Yorum bırakın